• Anasayfa
  • Hakkımda
  • Dizi İncelemesi
  • Film İncelemesi
  • Öneri
  • İletişim
No Result
View All Result
Serkan Sağlam
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Dizi İncelemesi
  • Film İncelemesi
  • Öneri
  • İletişim
No Result
View All Result
Serkan Sağlam
Home İnceleme Film İncelemesi

Living with Yourself İncelemesi (Spoilerlı ve Spoilersız Seçenekleriyle)

Living with Yourself, başrolünde Ant-Man’den yakından tanıdığımız Paul Rudd’un olduğu Netflix’in yeni dizisidir. Living with Yourself, merak  uyandıran konusuyla izleyiciyi dizinin içine çekiyor. Toplamda 8 bölümden oluştuğundan ve bölümlerin uzunluğu kısa olmasından dolayı dizi çok çabuk tüketiliyor. Bu yüzden  Living with Yourself, birkaç günde bitirebileceğiniz bir dizi olarak karşımıza çıkıyor. Dizi bu kadar kısa bölümlerine rağmen içinde  çok anlamlı mesajlar barındırıyor. Çok bekletmeden dizinin konusuna gelelim…

Dizinin Konusu

İşiniz ve sevdiklerinizle olan ilişkileriniz git gide daha kötüye giderken mutlulukla uzaktan yakından alakanız olmadığını varsayalım. Bu durumu düzeltmek için elinizden hiçbir şey gelmezken(!), bir gün bir arkadaşınız çıkıp “Tüm sorunlarının çözümü SPA’ya gitmek.” dese “Hadi oradan!” deyip arkadaşınızı kovacağınıza eminim. Üstelik bu SPA’nın fiyatının 50 bin dolar olduğunu söylemiyorum bile. Evet, çaresiz bir adamın mutluluğu yakalamak için yapabileceklerinin sınırları yoktur.  Ama Miles (Paul Rudd), sorunlarını çözmek için gittiği SPA’da  klonunun üretilerek her şeyi daha  karışık haline getirebileceğini nereden bilebilirdi. Hayır, bu bir spoiler değil. Çünkü fragmana ya da filmin afişine bakarsanız bu çok rahat anlaşılıyor. Hatta dizinin ismi bile kendi ele veriyor.  Zaten senaryonun orijinalliğine güvendikleri için dizinin konusunu saklama gereksinimi duymamışlar.

Dizinin en çok sevdiğim kısmı olayları birkaç farklı açından bize izletmesi oldu. Dizi de aynı olayları Miles, Miles’ın klonu ve Miles eşinin gözünden izlemek çok eğlenceliydi. Böylece hikayeye tüm karakterlerin gözünden bakarak onlarla empati yapabiliyorsunuz.  Bu tekniği daha çok kitaplarda görmeye alışığız. Bu tarz kitaplarını daha çok seviyorum çünkü olayları daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu yüzden Living with Yourself bu tarzıyla sürekli dinamik kalmanızı sağlıyor. Gelelim spoilerlı incelemeye… Eğer SPOILER butonunu açmazsanız herhangi bir SPOILER yemezsiniz.

Karşılaştığı sorunları kolay yoldan çözmeye çalışarak mutluluğa ulaşabileceğini sanmak insanoğlunun en büyük sorunlarındandır. Çok uzağa gitmenize gerek yok, bir düşünün. Etrafınızda işinden, sevgilisinden ve okuldan söylenen insanlar olduğuna eminim.  Sorunları nasıl çözmeyi düşünüyorsun diye sorduğumuzda büyük bir çoğunluk “elimden hiçbir şey gelmiyor.” diye karşılık verir. Peki sorunları çözmek için bir şeyler yapmaya, elini taşın altına koymaya ne zaman başlayacağız? Miles, aslında tam da bu tarz insanları temsil ediyor. Çünkü kolay yolu seçip hiç bilmediği bir yere 50 bin TL vererek hayatının daha iyi olacağını düşündü. Hatta hatırlarsınız dizinin ilk sahnesinde  sineği öldürerek “Rica ederim.” diye karşılık veriyordu.  Ölen sineğe iyilik yaptığını düşünmesi bu hayattan bir beklentisi kalmadığını anlayabiliyoruz. Ama yine de ufak da olsa bir çıkış yolu her zaman daha cazip gelmektedir.

Miles, kız kardeşine neden mutluluğa ulaşamıyorum diye sorduğunda kız kardeşin ona “Çünkü henüz hak etmedin” cevabını vermesi dizide en net mesajdı. Bu diyaloga kadar Miles’ın başarıyla ulaşmak için gerçekten çabaladığını görmedik. Ne zaman mücadele etmeye başladı, o zaman ibre tam tersine döndü. Klonuyla olan mücadelesi aslında kendiyle olan mücadelesi olduğu için o sahneler aşırı keyifliydi. Kendim en iyi versiyonumla bu mücadeleyi verdiğimi hayal ettim. Gerçekten hiç kolay değil. Eşini klonundan yanı kendinden kıskanması dizinin dinamiklerindendi. Bu sahneleri izlemek güzeldi.

Dizinin başından beri gözüme sokulan Credenza’dan (Miles’ın sürekli çarptığı büfe) bahsetmek istiyorum. Öncelikle Kate’ın gözünden izlediğimiz sahnede bu büfenin önemimi izlememiz önemliydi. Çünkü bu büfe, Miles’ın Kate ile olan ilişkilerini temsil etmektedir. Miles’ın koridordan geçerken sürekli büfeye çarpması aslında ilişkideki sıkıntılı tarafın o olduğunu anlatmaktadır. Kate, klon olan Miles ile aralarında ilişki ilerlemeye başladığında büfeyi evden alıp klon olanın evine getirmişi. Asıl Miles büfenin nereye gittiğini umursamamıştı daha doğrusu eşiyle olan ilişkilerinin nereye gittiğini. Final sahnesinde Miles’ın o büfeyi paramparça ettiğini izledik. Böylece sorunlarını, sıkıntılarını geride bırakarak ilişkisinde yeni bir sayfa açmış oldu.

Klonları araştıran bir birim olan FDA’nın diziye çok şey kattığını söylemeyeceğim. Miles’ı kaçırdıklarında diziye ekstra hareketlilik gelecek diye umutlanmıştım ancak beklediğimi bulamadım. 2. sezon bu konuya daha çok değineceklerini düşünüyorum.

Gerçek Miles’in kendi hayatından nefret ederken klonun onun hayatını kıskanması ayrı bir ironiydi. Aslında sürekli verilen klişe mesajlardan olan “Elinizdekinin kıymetini bilin” mesajını bu şekilde almak keyifli ve anlamlıydı.

Paul Rudd’un diziyi neredeyse tek başına sırtlandığını söylersek yalan olmaz. Kate karakteri sık görsek de dizi Miles ve klon Miles üzerinden ilerlediği için Paul Rudd’un oyunculuğunun keyfini çıkarabileceğimiz çok sahne var. Özellikle Miles ve klon Miles arasındaki ruh değişimlerini çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Bu da dizinin inandırıcılık seviyesini arttırarak olayların özümsenmesini sağlıyor.  Hızlıca tüketmek için yeni dizi arayanlar için Living with Yourself doğru tercih olacaktır. İyi seyirler!

Tags: Ant-MannetflixPaul Rudd
SendTweetShareSharePinSend
Previous Post

Mucize Doktor İncelemesi – Güney Kore ve Amerika (Good Doctor) Versiyonlarıyla Karşılaştırmalı

Next Post

Cinayet Süsü İncelemesi (Spoilerlı ve Spoilersız Seçenekleriyle)

Related Posts

Kağıttan Hayatlar
Film İncelemesi

Kağıttan Hayatlar

29 Mart 2021

Kâğıttan Hayatlar filmi Netflix’te en çok izlenenler listesine en üst sıradan giriş yaparak dikkatleri üzerine çekti. Bu bilgi sizi yanıltmasın çünkü filmi beğenenlerinin aksine olumsuz yorum yapanların sayısı da oldukça fazla. Sosyal medyada filmle ilgili paylaşımların altındaki yorumlara bakarsanız...

Film İncelemesi

Cinayet Süsü İncelemesi (Spoilerlı ve Spoilersız Seçenekleriyle)

4 Kasım 2019

Cinayet Süsü, yönetmen koltuğunda Ali Atay’ın oturduğu gizemli bir seri katili yakalamaya çalışan cinayet ekibini konu alan suç-komedi filmidir.  Komedi türünde aynı tarzda filmlerin evrilip çevrilerek önümüze konulduğu son yıllarda, Ali Atay Ölümlü Dünya filmiyle 2017 yılında ses getirmişti....

Film İncelemesi

Karakomik Filmler İncelemesi (Spoilersız) – Gişe Rekoru Kırabilir mi?

19 Ekim 2019

Cem Yılmaz’ın senaryosunun temelini 2000’li yılların başında attığı ve en çok çekmek istediği film olarak dile getirdiği Karakomik Filmler 18 Ekim 2019’da vizyona girdi. Filmin çekimleri daha önce tamamlanmasına rağmen geçen sene tarihe “Mısır Kavgası” olarak geçen tartışmadan dolayı...

Film İncelemesi

7. Koğuştaki Mucize İncelemesi (Spoilerlı ve Spoilersız Seçenekleriyle)

18 Ekim 2019

"Çok duygusal, yanınıza mutlaka mendilinizi alıp öyle gidin." dedikleri bir film daha vizyona girdi. Her film için yapılan aynı yorumlar artık inandırıcılığını yitirmeye başlamıştı. Klişe sahneler ve abartılmış bir film daha izlemeyi beklerken 7. Koğuştaki Mucize beni çok gafil...

Next Post

Cinayet Süsü İncelemesi (Spoilerlı ve Spoilersız Seçenekleriyle)

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

I agree to the Terms & Conditions and Privacy Policy.

Takip Et

    The Instagram Access Token is expired, Go to the Customizer > JNews : Social, Like & View > Instagram Feed Setting, to refresh it.

© Serkan Sağlam 2021 | Tüm Hakları Saklıdır

  • İletişim
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Dizi İncelemesi
  • Film İncelemesi
  • Öneri
  • İletişim
This website uses cookies. By continuing to use this website you are giving consent to cookies being used. Visit our Privacy and Cookie Policy.