Filmekimi, 2002 yılından bu yana sonbahara renk katan bir film etkinliğidir. Etkinlik boyunca, çeşitli festivallerde ödül almış filmleri ve henüz vizyona girmemiş filmlerin gala gösterimlerini izleme fırsatı bulduğumuz bu etkinlik İstanbul’da başlayıp Türkiye’nin çeşitli illerinde boy göstermektedir. Bu yıl 63 film, 08 Ekim-13 Ekim arası İstanbul’da, 11 Ekim-15 Ekim arası Ankara’da ve 18 Ekim-22 Ekim arası İzmir’de gösterilecektir. Etkinliğe yoğun ilgi olduğu için biletler çok çabuk tükenmektedir. Eğer bir filme gitmeyi planlıyorsanız elinizi çabuk tutmanızı öneririm.
Boş salonlarda film izlemektense her zaman dolu salonlarda film izlemeyi tercih etmişimdir. Çünkü izleyicilerin filme verdikleri tepkilerin filmi daha canlı kıldığına inanıyorum. Kapalı gişe oynayan bir salonda film izleme fırsatı bulmak bu etkinliğin sevdiğim yanlarından. Son yıllarda sinema salonlarına ilgi gitgide azalmaya başladı. Bunda artan bilet fiyatlarının etkisinin çok büyük olduğu fikrindeyim. Birkaç sene öncesine kadar çok uygun fiyatlara sinemaya gidebiliyorduk. 1 bilet alana 1 bilet bedava gibi birçok kampanyaya denk gelip film izlediğimizi net bir şekilde hatırlıyorum. Ancak şu anda ne bir kampanya ne de uygun bilet fiyatları var. Geçtiğimiz temmuz ayına kadar Sinemia diye bir uygulama kullanıyordum. 20 TL’ye ayda üç kez sinemaya gitme imkanı veren bir uygulamaydı. Ne yazık ki onu da kaldırdılar. Bildiğiniz bir sinema kampanyası varsa yazarsanız çok sevinirim. Etkinliğin bilet fiyatlarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Nedense festival filmlerine karşı bir önyargımız var. “Festival filmiyse kesin sıkıcıdır.” mantığının yanlış olduğunu düşünüyorum. Asıl önemli olan kendimize hitap eden filmleri seçebilmektir. Bu yüzden gösterimdeki filmleri çok iyi incelemeniz gerekiyor. Buraya tıklayarak etkinlikteki tüm filmler hakkında detaylı bilgiye ve etkinlik takvimine ulaşabilirsiniz.
Hangi Filme Gitmeliyim?
Bir yazarın yaratıcılığının tıkandığı zaman yazı yazmaya çalışması onun için bir işkenceye dönüşebiliyor. Böyle zamanlarda etrafınızdaki ilginç olayları yazılarınıza entegre etmeye çalışıyorsunuz. Siybl, bir terapistin hastasının hikayesini yeni romanına konu etmesiyle başlayan kendi içinde yaşadığı duygu karmaşasını anlatmaktadır. Bu film bir yazarın içinde bulunduğu durumu seyirciye aktardığı için hoşuma gitti. Ancak filmde öyle bir kırılma anı var ki o sahneden sonra filmin temposunun olumsuz yönde değiştiğini düşünüyorum. Eğer film daha iyi bir sonla bağlanabilseydi çok güzel bir film izlemiş olacaktık. Her şeye rağmen Siybl bu haliyle de sizi olayların içine çekebilecek ve keyif alacağınız bir film olarak karşımıza çıkıyor.
Genetiğiyle oynanmış kırmızı bir çiçeğin antidepresan salgılayarak insanları mutlu etmesi planlanmaktadır. Ama planlamadıkları bir şey vardır, o da bu bitkinin çok tuhaf yan etkilerinin olabileceğidir. Filmin de adı olan Küçük Joe adını verdikleri bu bitki, mutluluk kavramının aslında ne anlama geldiğini bize sorgulatmaktadır. Konunun bu bakımdan etkileyici olduğunu düşüyorum. Filmin kendine has müzikleri var ve bu müziklerin bazı sahnelerde gereksiz kullanılması beni rahatsız etti. Aksine bu durumu beğenenler de olmuş. Kararı size bırakıyorum.
2019 CANNES En İyi Senaryo ödülünü alan Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi etkinlik süresince en çok ilgi gören filmlerden biri oldu. Öyle ki bu film için ek seans koymak zorunda kaldılar. 18. yüzyılda, bir ressamın modeliyle yaşadığı aşkı anlatan film, dönemin sanatçılarının akımlarının yansımalarını da içermektedir. Matthias & Maxime, Acı ve Zafer, Monos, Saklı Gerçekler, Parazit gibi filmler yoğun ilgiden dolayı ek seans açılan diğer filmlerdir. Buraya tıklayarak bilet alma sekmesine ulaşabilirsiniz. İyi seyirler!
#SPOILERYEME